Giresun tarihine bir bakış

Yayınlama: 17.03.2023
186
A+
A-

Karadeniz bölgesinin doğu kesiminde yer alan Giresun’un antik çağda ismi Kerasus’tur. Bu isim bir kaynağa göre civarda bol yetişen “kiraz”dan, diğer bir kaynağa göre yarımadanın denize doğru bir boynuz gibi uzaması nedeniyle “boynuz” anlamına gelen “keras”tan türemiştir. Kaynaklarda adı Kerasus, Kerasous, Cerasous, Chirizonda, Cerasonte, Kerassunde şekillerinde geçen şehir Türk telâffuzuna uygun olarak Giresun şekline dönüşmüştür.

Şehrin nüvesini oluşturan kalenin ne zaman kurulduğu hakkında yeterli bilgi yoktur. Hititler döneminde Azzi ülkesinin bu bölgeyi de içine aldığı, M. Ö. 3000 ile 2000 yılları arasında “Gas/Kas” ve “Gud/Gutiler”in, Kafkasya’dan Mosklar, Tibarenler, Marlar’ın, M. Ö. 675 yılından itibaren Anadolu ve Azerbaycan’da ilk Bozkır Kültürünü yaşayan Kimmerler’in geldiği, şehir/kalenin M. Ö. 670’lerde Karadeniz’de koloniler oluşturan Miletoslular tarafından kurulduğu, M. Ö. IV. ve V. yüzyıl kaynaklarında ise Pontus denilen kesimin parçası olduğu söylenir.

Giresun adlı yerleşme yerinin bugünkü bulunduğu mevkide olup olmadığı konusunda bir belirsizlik vardır ve araştırmacılar biri Sinop’un batısında, biri Vakfıkebir’in doğusunda  (Kireşon), diğeri de bugünkü şehrin biraz uzağındaki vadide olan üç ayrı Kerasus’un varlığından bahsederler. Başında bulunduğu Yunanlı askerlerle M. Ö. 400’de buradan geçen Ksenefon’un (M. Ö. 350) Anabasis adlı eserinde belirttiği yerin bugünkü Giresun olduğu anlaşılır. Bu nedenle Kerasus için Giresun’dan başka herhangi bir yer aramaya ihtiyaç bulunmamaktadır.

Giresun, İran kökenli Mihridates ailesinin kurduğu Pontuslular’dan sonra M. Ö. 64’te Romalı kumandan Pompeius tarafından zapt edildi. Romalılar devrinde burada para da basıldı. Rivayete göre Romalı kumandan Lucullus buraya geldiğinde yabani kiraz ağaçlarını gördü ve fidanlarını Roma’ya götürdü. Bu bilgi kirazın dünyaya buradan yayıldığı rivayetinin kaynağı oldu. Şehir Romalılar’dan sonra Bizans’ın denetimine girdi (M. S. 395-1204). Haçlılar’ın 1204’te İstanbul’u işgallerinin ardından Trabzon’a kaçan Alexios’un kurduğu Rum İmparatorluğu’nun sınırları içinde kaldı. 1297’de Ünye yöresini ele geçiren Çepni Türkmenler tarafından kale zapt edildi. Tarihçi Panaretos’a göre 1301’de İmparator II. Alexios buraya gelip “Koustougans/Kuşdoğan” adlı Türkmen beyini yenilgiyi uğrattı. 1341’den kısa bir süre önce Kerasus bir kez daha Türkmenler’in eline geçti. Bu sırada şehrin art bölgesi ve etrafı yoğun bir şekilde Çepni gruplarının iskânına sahne olmuş, Kelkit vadisinden gelip Harşit vadisine yerleşen Çepniler sahile inmişlerdi. III. Alexios, Şubat 1380’de Tirebolu’da bu Çepni gruplarının üzerine yürümüştür.

1348’de şehir ticaret kolonileri olan Cenevizliler’ce yağmalandı ve kale dışındaki yerleşim yerleri yakıldı. Giresun, Komnenosların iç çekişmeleri sırasında hanedana mensup imparatorlara uğrak ve sığınak vazifesi gördüğü gibi zaman zaman yönetime isyan edenlerin merkezi konumuna geldi. Nitekim Haziran 1354’te Skolarlılar’ın başı Grandük Niketas tarafından sığınak ve üs olarak kullanıldı. Niketas başına topladığı kuvvetlerle Trabzon’a hücum etti, ancak başarısız olunca Giresun’a geri çekildi. İmparator Alexios Giresun’daki Skolarlılar üzerine gitti ve Niketas’ı yendi, Giresun’u geri aldı. 1356’da imparator noeli burada geçirmişti.

1368 Temmuzunda antik dönemlerde adı “Aretias, Ares, Areos Nesos, Puga”, Roma döneminde “Chalceritis” adlarıyla anılan Giresun adası Osmanlı denizcilerinin hücumlarına hedef olmuştu. Bu sefer esnasında teçhizatlı azap ve sipahilerden oluşan Osmanlı askerleri Giresun adasına çıkmışlardı. 1379’da III. Alexios, kızı Eudokia’nın Niksar hâkimi Taceddin Bey’le nikâhı için Giresun’a gelmiş, Trabzon’da çıkan karışıklıklar üzerine kızını Giresun’da bırakarak Trabzon’a dönmüştü. 1397 ilkbaharında “sağlamlığı ve alınmazlığı ile ünlü, tekfurların kaynağı ve başkenti olan Trabzona bağlı olan Giresun kalesi” Hacı Emîr’in oğlu Süleyman Bey tarafından alınmıştır. Süleyman Bey’in fetihten sonra metbû tanıdığı Kadı Burhaneddin’e fetih haberini duyurmak için gönderdiği haberci “Allah’ın fazileti ve Muhammedin devletinin gücüyle Emir Süleyman, Giresun kalesini fethederek ülkesine kattı demiştir.  Şehrin alınması Kadı Burhaneddin tarafından büyük bir memnuniyetle karşılanmış, her tarafta sevinç gösterileri yapılmıştır. Kadı Burhaneddin, duygu ve düşüncelerini ihtiva eden bir mektubu Emir Süleyman’a göndermiştir. 1404’te “küçük bir şehir olarak nitelendirdiği” Giresun’dan geçen Katalan elçisi Clavijo, bu sahillerin Türk Beyi Hacı Emir’in kontrolünde olduğunu ve onun 10.000 kadar atlı askeri bulunduğu yazmıştır. Süleyman Bey’in hangi tarihte vefat ettiği ve Giresun’un tekrar ne zaman Trabzon Rum İmparatorluğu’nun eline geçtiği bilinmemektedir. Fatih Sultan Mehmed, 15 Ağustos 1461’de Trabzon’u alışının ardından geri dönüş sırasında burayı direnmeksizin teslim almıştır. Evliya Çelebi, bu fetih olayını Seyahatnâmesi’nde “Hîn-i muhâsarada Ebü’l-Feth Mehemmed Hân, Mahmûd Paşaya bu gice kala altına giresin deyü fermân edince, kalaya meterise girüp feth oldukda ismine Giresin’ dediler” şeklinde hikâye etmiştir.

Osmanlı idaresi altında Giresun bir liman şehri olarak gelişme gösterdi. Bu dönemde zaman zaman bazı olaylara sahne oldu. XVI. yüzyılda şehirleşme sürecine Trabzon’da uzun sure sancakbeyliği yapmış olan Yavuz Sultan Selim’in önemli katkısı olmuştur. XVI. yüzyılın başlarında Giresun’un Çepniler’le meskûn dağ köylerinin bir kısım halkı Safevî propagandasının tesiriyle İran’a göç etmişti. Bunlardan bazıları daha sonra Osmanlı hükümetinin aldığı tedbirlerle geri döndü. Pazarsuyu kazasında toplanan otuz kadar medreseli/suhte eşkıyalıkta bulundu. Bunlar Giresun’da pek çok yeri basıp yağmaladılar. Bu grup has voyvodası Zünnün’un yöreden topladığı il erleri vasıtasıyla 1574 yazında ortadan kaldırıldılar. 1594’te çıkan eşkıyalık hareketleri sırasında yöreden 200 hane terk-i vatan etti. XVII. yüzyıl başlarında Hacı Şamlu adlı bir âsi Giresun-Ordu yöresinde eşkıyalıkta bulunmuş, köyleri yağmalamış, halk Giresun kalesine sığınmıştı. Âsiler Giresun kalesini yirmi gün boyunca muhasara altında tutmuştu. Bu tehlike Karahisar-ı Şarkî sancakbeyi Seyyid Mehmed Paşa’nın gayretiyle atlatıldı. 1750’li yıllarda Tirebolu voyvodası Kelalioğlu İbrahim Ağa, etrafına topladığı Sakaoğlu, Çilesizoğlu, Çamur Ali, Türüdüoğlu gibi kimseler yanında bulunduğu halde 600 kişilik Çepni askeriyle Giresun bölgesine tamamen hâkim olmuştu. Bu defa, 1756’da Canik muhassılı olan Süleyman Paşa ve kardeşi Ali Bey 12.000 kadar kuvvetle şehri basıp yağmaladılar. Kaleye sığınan halk yirmi üç gün muhasarada kaldı. Şehir yakıldı, mallar gemilerle Samsun’a taşındı. Daha sonra iki âyan kaleye sığındı ve kendilerini kuşatan Canikli Ali Bey’e altmış gün kadar direndiler. 1789’da başlayan savaş dolayısıyla Soğucak ve Anapa taraflarına giden Trabzon valisi Köse Mustafa Paşa’nın yanında Trabzon’dan aldığı bir miktar asker ve Giresun’dan gelen beş yüz seçme nefer vardı. Şehir, 1811’de Laçinoğulları’nın idaresindeydi. XIX. yüzyılın ilk çeyreğindeki Tuzcuoğulları isyanı Giresun’un da içinde bulunduğu bölgeyi etkiledi. Bunlara katılan Laçinoğulları 1816’da Giresun’a hâkim oldu. II. Mahmud’un gönderdiği iki firkateyn ve bir korvet Giresun’a gelerek yeniden kontrolü sağladı (26 Ekim 1816).

Birinci Dünya Savaşında işgale uğramamasına rağmen Ruslar’ın Harşit çayına kadar ilerlemesi Giresun’u da etkiledi. Giresun, Trabzon yönünden gelen muhacirleri “ibâte ve iâşe” ettiği gibi, III. Ordu’ya gerekli zahire ve malzemelerin sevk edildiği iskele oldu. Savaş yıllarında Giresun, bu süre içinde başta açlık ve salgın hastalıklar olmak üzere büyük sıkıntılarla karşılaşmıştır. İttihat ve Terakkî Cemiyeti Giresun Muhabirliği’nin 13 Haziran 1917 tarihli raporu, Giresun’da savaşın yol açtığı açlık ve sefalet, salgın hastalıklar ve iskân sorunu ile yetim çocukların perişan halini çok açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Ruslar’ın 12 Şubat 1918’den itibaren çekilmesinden sonra yörede Pontus Devleti’ni kurmaya yönelik hareketler, Rum çetelerinin faaliyetleri ve bunlara karşı direniş başladı. İzmir’in Yunanlılar tarafından işgali üzerine (15 Mayıs 1919) Giresunlular 17 Mayıs 1919’da bir miting düzenleyerek işgali protesto ettiler. Pontusçular’a karşı mücadelede Giresun belediye reisi Osman Ağa ve Giresun Askerlik Şubesi başkanı Tirebolulu Hüseyin Avni Alparslan Bey önemli rol oynadılar. Giresunlular, Pontusçular’ın tenkilinde ve Sakarya cephesine Osman Ağa komutasında 42. Alay ve Hüseyin Avni Alparslan Bey komutasında 47. Alay ile katıldılar.

Giresun, 1486’da Trabzon sancağına bağlı “Zeâmet-i Kürtün” adlı idarî bölgenin merkezi durumundaydı. Kazada yaklaşık 2900 civarında bir nüfus vardı. Hıristiyanlar kazanın merkezi olan “nefs-i kal‘a-i Giresun”da ikâmet ediyordu. Giresun’un ilk müslüman sivil sakinleri, eski timar sahibi bulunan Çepni Ali, Çankırılı Hamza, İbrahim, İsa oğlu Ali adlı şahıslardı. Kalede dizdar Kalkandelenli Yusuf’un idaresinde 30 kadar muhafız görev yapıyordu. Buna göre şehirde yaklaşık 600-700 kişi yaşıyordu. 1515’te Kürtün kazasına bağlı “Çepni vilayeti”nin merkezi durumundaydı. Bu tarihte şehrin nüfusu 221 hane, 42 bîve ve 50 mücerred hıristiyanla birlikte 26 hane, 2 sipahiyan-ı mütekâid hane, 5 mücerred, 5 yeni müslüman hane ve Giresun kalesinde görevli 37 nefer müslümandan ibaretti. Yaklaşık nüfus 1600 kadardı. Tanzimat döneminde idari yönden Trabzon’a bağlıydı. Trabzon eyaleti kurulunca, Trabzon merkez livâsına tâbi oldu (1847). 1850’de kazanın adı “Giresun ma’ Keşab” olarak kaydedilmiştir. 1855’te Ordu livâsına, 1856’da yeniden Trabzon livâsına, 1857’de Ordu livâsına bağlandı. 1866’da Trabzon eyaletine bağlı bir livâ merkeziydi. Teşkil edilen Giresun livası Giresun ma‘a Piraziz, Akköy, Keşap kazalarıyla Kırık nahiyesinden ibaretti. 1868’de Trabzon sancağının kazası oldu. 1875-1878 yıllarında Karahisar-ı şarkî sancağına bağlı idi. 1879’da tekrar Trabzon sancağına bağlandı. Bu yılda üç nahiyesi vardı: Keşab, Akköy ve Piraziz. Bu durumunu 4 Aralık 1920 tarihli kanunla müstakil mutasarrıflık olana kadar sürdürdü. 1923’te vilayet merkezi haline getirildi.

4.yüzyıl başlarında Giresun, iç kesimlerle limanı arasındaki yol bağlantısı sebebiyle hayli hareketli bir ticarete sahne olmaktaydı. Dolayısıyla şehir önemli bir liman haline gelmişti. Bakırcılık yanında kilim, abâ, şal, peşkir, tire gibi dokumalar ekonomik değere sahipti. 1870’de şehirde 9 han, 230 dükkân, 42 mağaza, 4 boyahane, 2 basmahane vardı. 1893’te haftada beş-altı vapur limana uğramaktaydı. 1898’te limana bağlı 42 mavna, 195 küçük gemi ve 4 de büyük gemi vardı. 1898-1899’da Giresun limanına aralarında Rus, Alman, Avusturya, Fransa, İtalya ve Yunan bandıralı olmak üzere 3165 yelkenli, 140 vapur uğramıştı. XX. yüzyıl başlarında (1904) kasaba halkının çoğunluğu fındık ticaretiyle ve bir kısmı da fındık tarımıyla uğraştığı gibi içlerinde marangozluk, dülgerlik, kayıkçılık, balıkçılık, bakırcılık, demircilik ve taşçılık gibi sanayi ehli de çoktu. Kırsal kesimde oturanlar çalışmak için yabancı ülkeye giderlerdi. Kasabada 14816 hane, 1 rüşdiye mektebi, 135 ibtidâî mektebi, 137 mescit ve cami, 62 medrese, 16 tekke, 53 kilise, 1 hükümet dairesi, 1 hapishane, 1 askerlik dairesi, 1 redif debboyu, 3 fabrika, 4 eczâhane, 24 han, 5 hamam, 746 dükkân, 313 mağaza, 195 su değirmeni, 73 fırın, 12 gazino, 132 kahvehane, 5 lokanta, 3 otel ve 24 meyhane vardı. Şehrin nüfusu 4.545’i Türk, 4.148’i Rum, 1.205’i Ermeni olmak üzere 9.998 idi. Kazanın mahsulleri arasında en birincisi fındıktır. Darı, fasulye ihracatı da önemlidir. Kendir, pirinç, arpa buğday, patates çavdar gibi ürünler de yetiştirilmektedir. Bol miktarda üzüm, elma, ceviz, armut, nar ve incir gibi meyve ağaçları bulunmakta, sebze ziraatı yapılmaktadır. Giresun ve civarları üzüm yetiştirmeğe pek elverişliydi. Ağaçlara sardırılan asmaların üzümleri ekşi ve yeşil bir halde kaldığından bu gibi üzümlerin şarapları daima fena ve lezzetsiz olsa da Bulancak şarabı Karadeniz sahilinde pek meşhurdu.

Giresun’da başlıca tarihi eserler arasında 1594’te yapılan, yıkıldıktan sonra 1861’de yenilenen Hacı Hüseyin Cami; 1661’de ahşapken 1841’de yenilen, 1892’de Sarı Alemdarzâde Hacı İsmail Ağa tarafından yeniden inşa edilen Hacı Mikdad Ağa Cami; 1830’da Dizdarzâdeler ailesinden Emetullah Hanım tarafından yaptırılan Kale Cami; Hacı Vehbizâde Ali Ağa’ya ait Çınarlar Cami; 1900’da yenilen Şeyh Kerameddin Cami, 1844 tarihli kitabesi olan Çekek Cami; 1896’da genişletilen Soğuksu Cami; Şıh Cami; eski hükümet konağı, ziyaretgâh olan Seyyid Vakkas Türbesi, Gogora ve Çınarlar mahallesinde kütüphane olarak hizmet veren kiliseler, Zeytinlik Mahallesi’nde Osmanlı sivil mimarisinin en güzel örneklerini yansıtan evler ve Osman Ağa’nın anıt mezarı sayılabilir.

Cumhuriyetin ilk yıllarında fazla bir gelişme olmadığından 1927’de şehir nüfusu 11.888 idi.  1935’te 13.967, 1940’ta 16.273, 1945’te 12.431, 1950’te 12.507, 1955’te 12.248, 1960’da 19.902, 1965’te 25.331, 1970’te 32.522, 1975’te 38.236, 1980’de 45.690, 1990’da 67.604 olan şehir nüfusu 2000’de 83.636’ya, 2008’de ADNKS’nin verilerine göre 90.034’e ulaşmıştır.

Cumhuriyetin ilk yıllarında Giresun’un Tirebolu ve Görele olmak üzere iki kazası, Keşab, Bulancak, Piraziz ve Yavuzkemal isimlerinde dört nahiyesi vardı. Bu nahiyelere 1926’da Giresun’un Dereli ve Tirebolu’nun işlek bir köyü olan Espiye katılmıştır. Daha sonra Giresun’a Şebinkarahisar ve Alucra kazaları bağlanmıştır. Giresun ili bugün Trabzon, Gümüşhane, Erzincan, Sivas ve Ordu illeri ile sınırdır. Bugün merkez ilçe dışında Alucra, Bulancak, Çamoluk, Çanakçı, Dereli, Doğankent, Espiye, Eynesil, Görele, Güce, Keşap, Piraziz, Şebinkarahisar, Tirebolu ve Yağlıdere olmak üzere on beş ilçeye ayrılmıştır. 6934 km² genişliğinde Giresun ilinin 2008’de göre nüfusu 421.766, nüfus yoğunluğu ise 61’dir.

 

KAYNAKLAR: KSENEPHON, Anabasis (çev. Tanju Gökçöl), İstanbul 1974, s. 158-159; Esterâbâdi, Bezm ü Rezm (trc. Mürsel Öztürk), Ankara 1990, s. 485; Feridun Emecen, “XV-XVI. Asırlarda Giresun ve Yöresine Dâir Bâzı Bilgiler”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, sayı: 4 (Samsun 1989), s. 157-166; a. mlf., “Giresun”, DİA, XIV, 78-84; Faruk Sümer, Tirebolu Tarihi, İstanbul 1992, tür. yer.; İbrahim Tellioğlu, Osmanlı Hâkimiyetine Kadar Doğu Karadenizde Türkler, Trabzon 2007, s. 16-34; Evliya Çelebi Seyahatnamesi, 2. kitap (haz. Z. Kurşun-A. Kahraman-Y. Dağlı), İstanbul 1999, s. 46; Besim Darkot, “Giresun”, İA, IV, 789-790; Ayhan Yüksel, “Salnamelere Göre Giresun Bölgesinin İdarî Durumu ve İdarecileri”, Giresun Tarihi Sempozyumu (24-25 Mayıs 1996), İstanbul 1997, s. 173-175; a. mlf., “Savaş Yıllarında Giresun (1914-1922): Sosyal ve Ekonomik Durum”, Millî Mücadelede Giresun (Sempozyum 6-7 Mart 1999), İstanbul 1999, s. 233-253; a. mlf. Giresun Tarihi Yazıları, 3. bs., İstanbul 2007, tür. yer.; Hanefi Bostan, XV-XVI. Asırlarda Trabzon Sancağında Sosyal ve İktisadî Hayat, Ankara 2002; Mahmut Goloğlu, Anadolu’nun Millî Devleti Pontos, Ankara 1973, s. 193-194; Mehmet Özsait, “İlkçağ Tarihinde Trabzon ve Çevresi”, Trabzon Tarihi Sempozyumu (6-8 Kasım 1998), Trabzon 2000, s. 36-37; Ali Fuat Örenç, “Geçmişten Günümüze Giresun Adası”, Uluslararası Giresun ve Doğu Karadeniz Sosyal Bilimler Sempozyumu (9-11 Ekim 2008), Ankara 2009, s. 43.

REKLAM ALANI