Atatürk Kimdir ?
Tarihçiler eserlerinde kalıplaşmış bilgilerin dışına çıkmazsa, ne yazık ki zamanla tarihi şahsiyetlerimiz sıradanlaşacak ve hatta önemsizleşerek; kimi, neden ve ne için savunduğumuzu bilemez hale geleceğiz..!
Peki, bu bakış açısı ile Atatürk kimdir?
Her şeyden öte bir Osmanlı vatandaşı olan ve meslek olarak subaylığı tercih eden bir kişidir. Yüreğinde barındırdığı vatan sevgisi ve devlete bağlılık duygusu ile Osmanlı’nın son dönemlerindeki teslimiyetçi politikasına karşı daha fazla sessiz kalamayarak, kendisi gibi düşünen Türk halkı ile kurtuluş mücadelesinin ateşini yakan ve bu mücadelenin önderliğini yürüten bir kişidir. Nihayetinde ise yeni isim ve rejim ile Osmanlı’nın sosyo-ekomomik bağlarından gelen yeni bir devletin temellerini atan ve bu yeni devletin ilk cumhurbaşkanlığı görevini yürüten tarihi bir değerimizdir. Zira cumhurbaşkanı olarak görevde kaldığı sürece, bu ülke adına yapmış olduğu icraatleri de gözardı etmemek gerekir.
Kısacası, O’nu tanımak ve anlamak için öncelikle çocukluğunun geçtiği Selanik kentini iyi bilmek gerekir. Çünkü fikir hayatı bu şehirde şekillenmeye başlamıştır. Bu yüzden “Atatürk’ün Selanik’i” adlı bölümü okumanızı tavsiye ederim.
Atatürk’ün Selanik’i
Tarihimizde yer edinmiş olan önemli şahsiyetlerin, tarih sahnesindeki gayelerini anlayabilmek için çocukluk ve gençlik dönemlerinin geçtiği şehirlerin sosyoekonomik ve siyasi durumlarını göz ardı etmemek gerekir. Çünkü bu şahsiyetlerin fikir hayatlarını oluşturan ve tarih sahnesinde yer edinmelerine vesile olacak olan tüm karar ve eylemleri, bu şehirlerin sosyoekonomik ve siyasi durumları ile doğru orantılıdır.
Örneğin, Klasik Dönem Osmanlı yaşantısına baktığımızda ister kuruluş dönemi olsun, ister yükselme dönemi olsun hiçbirinde Topal Osman Ağa, Hüseyin Avni Alparslan ya da Mustafa Kemal Atatürk gibi halkın içinden gelen Kuvayi Milliyeci şahsiyetlerden bahsedemiyoruz. Bunun en önemli nedeni hem siyasi idarenin hem de ekonomik refahın halk üzerindeki olumlu etkisiydi. Böylesi bir durumda siyasi veya sosyal bir kargaşa ya da isyan hali oldukça azdı. Ancak koca imparatorluğun duraklama, gerileme ve dağılma dönemlerindeki şartlarına baktığımızda ise bahsi geçen durumun tersini söylemekteyiz.
Hiç şüphesiz bu dönemlerin şartları farklı olduğu gibi, aynı dönemde yaşayanlarında kendi içerisinde barındırdığı farklılıklar vardı. Osmanlı’nın siyasi çöküşe doğru gittiği bir süreçte, Mustafa Kemal Atatürk’ün Selanik gibi bir şehirde doğmuş olması coğrafya kaderdir, sözünün bir yansımasıdır. Zira Mustafa Kemal Atatürk’ün doğduğu Selanik şehri, başkentten sonra en önemli şehirlerin başında gelmekteydi.
1430 yılından 1912 yılına kadar toplam 482 yıl boyunca Osmanlı egemenli altında kalan Selanik, coğrafi konumu sebebi ile Osmanlı’nın Balkanlardaki en önemli liman kentlerinden bir tanesiydi. Özellikle Asya ile Avrupa kıtasının geçiş noktasında olması ve Akdeniz’den Karadeniz’e doğru yapılan ticaretin güzergâhı üzerinde bulunuyor olması, gemilerin limana uğramasına ve haliyle ticaretin artmasına olanak sağlıyordu. Öte yandan Süveyş Kanalının varlığı ile de Selanik şehri, Orta Avrupa’yı Asya’ya bağlayan en kısa liman kenti olma özelliği taşımaktaydı.
19.yüzyılın sonlarına kadar Selanik limanına gelen ürünlerin iç bölgelere taşınması hayvan kervanlarıyla sağlıyordu. Bu dönemden sonra hız kazanan demir yolu projelerinden Selanik’te nasibini alarak liman ile iç bölgeler arasındaki bağlantı demir yolu ile yapılmaya başlanmıştı. Haliyle bu durum önceki dönemlerden farklı olarak limana düzenli gemi seferlerinin yapılmasına olanak sağlamıştır. Demir yolunun yapımı ve şehir üzerinden artan ticarete paralel olarak söz konusu limanda zamanın ihtiyaçlarına göre modernleşme adımları da atılmaktaydı. Dolayısıyla bu ticari canlılık Selanik kentinin ekonomisine yansımış ve halkın ürettiği mallardan elde ettiği kazancı da olumlu yönde etkileyerek sürekli üretim yapmasına olanak sağlamıştır. Böylesi bir durumda ise Selanik şehri hem sosyoekonomik açıdan hem de kalkınma açısından çağdaşı olan diğer Osmanlı şehirlerine göre oldukça ileri bir düzeydeydi. Öyle ki 1907 yılında elektrikli tramvay şehre geldiğinde, başkentte elektrikli tramvay dahi yoktu.
Çoğu kişi bilmez(!) Mustafa Kemal Atatürk doğduğunda, Osmanlı tahtında bulunan Sultan II. Abdülhamit’ti.
Selanik; Osmanlı modernleşmesinin merkezi konumunda olması, Jön Türk hareketinin gelişmesine ev sahipliği yapması, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin merkezi olması nedeniyle de ayrı bir önem taşımaktadır. Selanik, Sultan II. Abdülhamit’in baskıcı yönetiminden bir nebze uzak kalması nedeniyle özgürlükçü fikirlerin gelişip kök saldığı bir yer haline gelmiştir. Ayrıca çok uluslu bir şehir yapısında olması sebebiyle insanların kültür etkileşimi içerisinde bulunması ve farklı fikirlerin bir arada barındırılması ile fikir hayatını olumlu yönden etkileyebilecek bir şehir yaşantısı vardır. Dönemin basın hayatı ve buna paralel olarak düşünce özgürlüğü, şehir halkının hem Osmanlı ile ilgili hem de Dünyada yaşanmakta olan diğer gelişmelerle ilgili bakışlarını, yenilikçi bir tutumla yaklaşarak gelenekçi olmaktan çıkarıyordu.
Dolayısıyla Selanik, özgürce düşüncelerin ifade edildiği, eğitim imkânlarının üst düzeyde olduğu, çağdaş eğitim sitemini içerisinde barındıran ve hem maddi hem de manevi değerler açısından– kültür zenginliği- Mustafa Kemal Atatürk’ün fikir hayatının oluşmasında etkili olmuştur.
Eğitim hayatının ilk dört okulunun -Mahalle Mektebi, Şemsi Efendi Okulu, Selanik Mülkiye Rüştiyesi ve Selanik Askeri Rüştiyesi’nin- Selanik’te olması ve ardından bu şehre yaklaşık 220 km uzaklıkta olan Manastır Askeri İdadisi’nde eğitimine devam etmesini göz önünde bulundurduğumuzda yaşamının ilk 18 yılını Selanik’in siyasi, sosyal ve ekonomik unsurlarından etkilenerek geçirmiştir. Böylesi bir şehirde fikir hayatının temellerini oluşturan Mustafa Kemal Atatürk, coğrafya kaderdir, sözünün bir yansıması olarak doğduğu şehrin durumundan kendisine paylar çıkarmış ve fikir hayatını burada şekillendirerek ileride atacağı adımlar ve alacağı kararlar ile bir ülkenin de kaderini de baştan sona değiştirmiştir.
Atatürk’ü Anlamak İçin Sadece Selanik’i Bilmek Yetmez..!
Ardından Atatürk’ün doğumundan Cumhuriyet’in ilanına kadar ki süre içerisinde tahta olan Osmanlı padişahlarının yürüttüğü iç ve dış politikalar ile söz konusu dönemde dünyadaki diğer önemli gelişmeler ile ilgili çeşitli okumalar yapılmalıdır.
Unutulmamalı ki tarih, sadece savaşlardan ve anlaşmalardan ibaret değildir. Dolayısıyla Atatürk sadece iç ve dış düşmanlarla değil, kendi iç dünyası ile de mücadele vermekteydi. Bu sebeple “Atatürk’ün İç Hastalıkları” adlı tez çalışması da mutlaka okunmalıdır.
Atatürk’ün okuduğu kitapları okumalı ve en son Nutuk okunup, Gençliğe Hitabe hatırlanmalıdır.
Söz konusu bu okumalar yapıldığı takdirde Atatürk’ün ne denli büyük bir önder olduğu ve hangi şartlarda nasıl bir mücadele içerisinde ömrünü tükettiği daha iyi anlaşılacaktır.
Bu vesile ile başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, geçmişten bu güne kadar şehit veya gazi olmuş tüm vatan evlatlarını saygı ve sevgi anıyorum.