Kıbrıs, Temmuz 2022
Bana “Kıbrıs’ı yaz” diyorlar.
Nesini, neyini yazayım Kıbrıs’ın?
Kıbrıs, Kıbrıs olalı böyle Temmuz görmedi.
Artı 40 derecede elektrik yok, su yok.
Klimaların olmadığı “o” yıllarda hiç olmazsa vantilatörler vardı. Düğmeye basar, karşısına geçer otururduk.
Gece odada uyunamazsa dışarı, kapının önüne çıkar, o zaman da sivrisineklerin saldırısına uğrardık.
Güzelyurt’ta hasır sandalyeyi kaldırıma bile değil, yola koyup oturduğumu bilirim sabaha karşı.
Ama güzel yıllardı.
Böyle perişan bir Temmuz hiç görmemiştik.
Elektrik yok, su yok, internet yok. Bilgisayara oturulamıyor, telefonlar şarj edilemiyor.
Okullar da tatil, çocuklar ne yapsın?
Türkiye iki yüzer jeneratör yolluyor…
İSTEMEYİK.
JENERATÖRÜNÜ DE AL GİT TÜRKİYE…
100 TON YAKIT GÖNDERİYOR…
GEMİ UYGUN DEĞİL; YANAŞAMAZ; SIZINTI RİSKİ ÇOK YÜKSEK, ÇEVRE FELAKETİ OLUR.
Uçak biletleri pahalı, Ercan’ı iç hat yapalım…
“Zinhar… Türkiye’nin uydusu muyuz?”
(Bunu diyenlerin bağımsızlık yanlısı olduğunu sanmayın… Rumcudurlar, Ruma bağlanmak isterler.)
Aynı; Türkiye’den su geldiği zaman olduğu gibi; “İstemeyik. O su adanın ekolojik dengesini bozar!”
Yıllar öncesinin “Askerini, memurunu, Ayşe’ni de al git Türkiye”sinin güncellenmiş hâli.
Levent Özadam diyor ki; “Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığının kadrosunda 1380 kişi varmış… Tabii ki normal şartlarda! Şimdi sıkı durun; Şu anda çalışan sayısı sadece 300 civarında…”
Yâni 1080 maaşlı kişi “kayıp”.
Ya diğer bakanlıklarda kaç kişi?
Bütçe niye denkleşmiyor?
Türkiye para versin.
YÖDAK üyesi bir profesörün de diploması yokmuş.
Gece sokağa çıkılamıyormuş, havanın serinlediği saatlerde nefes almak için kaldırımda, sahilde yürürken karşıdan on tane “siyahi” geliyormuş.
Kimse nereden geldin, nasıl geldin diye sormuyor bu “siyahi”lere; ancak bir suç işleyip de yakalanınca “beş yıldır” kaçak yaşadıkları saptanıyor.
O “kayıp” 1080 kişilik kadroyu polis yapın, yapışın yakasına suç işleyenlerin.
1974’de gece evlerin kapısı açık bırakılırdı biraz essin diye.
2022’de “siyahiler” gece evde ışık yanarken, ev sahipleri otururken giriyorlar hırsızlık için.
Ve işte tam da bu durumda; yukarıda anlattığım bütün olumsuzluklarla doğrudan ilgili bakan; “Manevi görevlerim de var” diyerek, adayı terk edip Arabistan’a gidiyor.
Allah kabul etsin.
Ve hâl böyleyken…
Burnuna havuç takmış karpuz kafalı,
Boş patates çuvalı endamında, soğan çuvalı siluetinde Rum-İngiliz vatandaşı bir linobambaki;
“ ‘Sahte devlet’ veya ‘Psefto Gratos’ dediğimde çok kızıyorsunuz değil mi? Kızmaya devam edebilirsiniz! Çünkü sizin devletiniz, çökmüş, kokuşmuş, sahte bir devlettir!” diye yazıyor gazetede.
İki gün sonra; “KKTC alelâde bir yalandan başka bir şey değildir!” diye devam ediyor.
Daha ne desin?
Devlete sövmek “ifade ve düşünce özgürlüğü” olduğu için KİMSE bir şey yapmıyor. ”İLGİLİ MAKAMLARDAN” tık yok.
Bu “KİMSE”nin, “İLGİLİ MAKAMLAR”IN içine aklınıza gelen her şeyi doldurun.
Nesini yazayım Kıbrıs’ın?
Neyini yazayım?
…
Bakayım dört gün sonra, 20 Temmuz’un 48’inci yıldönümü kutlamalarında ne hamasi nutuklar atacaksınız?
16 Temmuz 2022