Dolar 18,8905
Euro 20,0691
Altın 1.122,65
BİST 5.212,38
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 12°C
Çok Bulutlu
İstanbul
12°C
Çok Bulutlu
Cts 12°C
Paz 12°C
Pts 15°C
Sal 15°C

Tünel (boru) tip HES’in çevreye olacak zararları

Temmuz 19, 2022 9:24 pm
245

ÇANAKCI’DA BEŞİNCİSİ OLARAK YAPILMAK İSTENİLEN TÜNEL (BORU) TİP HES’İN ÇEVREYE OLACAK ZARARLARI

(Bu yazımın ana konusu, Baraj Göl) tipi HES olmayıp, Tünel veya Boru tipli HES’lerde de, yaşam kaynaklarına, doğa dengesine müdahale etmeden, çevre tahribatı yapmadan her işi şartname ve kuralına göre yapan ciddi firmalar yazım konusu dışıdır)

 

11 Temmuz 2022 Pazartesi günü arkadaşlarla birlikte gittiğimiz “Çanakçıda HES’e Hayır” mitinginde,  heyecanlı duyarlı vatandaşlarımızın coşkulu protesto hareketlerini görünce bayağı gururlandım. Çevre bilinci artık geniş tabanlara yayılmaktadır.

 

Yatağında doğal olarak akan su, tüm canlıların yaşamı için ana ihtiyaç kaynağıdır.

Suyun olmadığı yerde hayat yoktur. Normal şartlarda su ne kadar çok miktarda ise doğal yaşantıda o kadar çok zengin çeşitlidir.

Hayat için değerli olan sular, her görüldüğü yerde yani her şekilde asla bir enerji kaynağı ve para kazanma aracı olarak görülmemelidir. Suyun değerlendirilmesinde öncelik yaşam kaynağı olarak görülmesidir. Yaşama etkisi olmayacak, doğanın dengesini bozmayacak ihtiyaç fazlası suların enerji üretiminde kullanılması temel ilke olmalıdır.

Küresel iklim değişikliği ve hızlı nüfus artışı nedeniyle suya olan talep, 40-50 sene sonra suyu altın değeri yapacak ve su nedeniyle dünya devletleri arasında büyük çıkar savaşları olacaktır.

Ülkemizin enerji ihtiyacını karşılamak için, yapılacak HES’ler, küçük ölçekli derelerde tünel tip HES değil, büyük ölçekli nehirlerde baraj- göl- tipli HES’ler olmalıdır.

(Torul Barajı, Kürtün Barajı gibi)

Doğa ve yaşam bilincine sahip olmayan basiretsiz idarecilerin yeterli incelemeleri yapmadan alelacele hazırladıkları küçük ölçekli HES’ler, birilerine çıkar sağlamak amacıyla yaptıkları boş projelerdir.

Çanakçı bunun en iyi örneğidir.

 

Küçük ölçekli HES’lerde gelişmeler ve çalışma sistemleri şu şekilde olmaktadır:

HES’lerin çevreye zararları ve sorunları önceden tespit edilmeden, görülmeden, görülse de çözülmeden veya görmemezliğe gelinerek HES projelerinin ihaleye çıkartılarak yapımına devam edilmesi halinde, mahalli idareler ve yöre halkı ile işalan firma karşı karşıya gelmekte ve büyük sorunlar ortaya çıkmaktadır.

İşi alan firma, iş mahalline geldiğinde öncelikle kendisinin arkasında cumhurbaşkanı veya bir bakanın olduğu (!) algısı yaratarak yöre halkına sahte güven vermekte ise de, asıl gayesi bu algı ile olabilecek tepkilere karşı gözdağı vermektir.

Ekonomik sıkıntılardan bunalan çaresiz bir kısım yöre halkı da, müteahhit firmanın bu sahte algısına inanarak, belki oğluma, kızıma iş bulabilirler hayali ile firmanın yaptığı doğa katliamlarına karşı sessiz kalabilmektedir.

 

Şablonlaşmış ikinci kural da, işalan firma, HES’in yapılacağı mahalden üç-beş kişiye menfaat temin etme sözü vererek, bu kişileri çevreci ve duyarlı kişilerin olabilecek tepkilerinin önüne set çektirmek ve insanlar arasında kargaşa yaratmak için kullanmaktadır.

 

Yani konu, elektrik üretmek değil, vahşi bir katliamla para kazanma hırsıdır.

Bu yüzyılda kolay ve temiz, yenilenebilir enerji elde etmenin yegâne yolu, Güneş ve Rüzgâr gücünden yararlanmak şeklindedir

 

EPDK (Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu)’na lisans başvurusu yapılan akarsularda, yerel kurum ve kuruluşlar ile halkın görüşleri alınmadan lisanslar verilmektedir. Bu nedenle HES projelerinin tesisi söz konusu olduğunda sosyal ve teknik anlamda sorunlar doğmakta ve ilgili yerel idareler çözümü imkânsız problemlerle karşılaşmaktadır.

Planlanan bütün HES projeleri için en kritik konu; suyun ne kadarının HES’de kullanılacağı, su kaynaklı yaşamın ve diğer ekosistemlerin devamını sağlayacak ekolojik su ihtiyacının (cansuyu) miktarı ve bunun serbest bırakılmasıdır. Su Kullanım Anlaşması yapılırken bırakılacak ekolojik su miktarı (cansuyu), sulama suyu, içme suyu ve balık üretim çiftliklerinin ihtiyaç duydukları kullanım suyu konusu net değildir. Debiler, ay ve gün olarak belirlenmediğinden hangi zamanda ne kadar suyun bırakılacağı anlaşmalarda belirtilmemiştir.

Günümüzde, yatırımcı firma dere suyunun yüzde doksanını alıp boru veya tünellerle kilometrelerce uzaktaki HES ‘e getirmekte, suyun kalan yüzde onunu dere yatağının ihtiyacı için cansuyu olarak dereye bırakmaktadır. Bu miktar gülünç miktarda az olmasına rağmen yatırımcı firmalar yaz aylarında bu miktarı bile gasp etmektedirler. Bu durumda dere yatağına yakın Fauna ve Flora zarar görmektedir. Kara Avcılığı Kanunu, Bern Sözleşmesi, CITES Sözleşmesi gibi ulusal ve uluslararası sözleşmelerle koruma altında olan çeşitli yaban hayatı alanları söz konusu çok sayıda HES tesisi/inşaatı nedeni ile, tahribata uğramaktadır.

Böylece ulusal ve uluslararası hukuka aykırı hareket edilmiş olunmaktadır.

Özellikle orman ve mera alanlarında oluşacak tahribat aynı zamanda yağış sularının sellere dönüşmesine ve toprakların erozyona uğrayıp taşınmasına sebep olacaktır.

 

Tünel veya kanal ile suyu aktarmak ve bu tesislerin kontrolü ile bakımını yapmak için dağlık arazide açılacak yarmalar toprak sızıntı suyunun, taban suyunun ve yeraltı suyunun yarmadan buharlaşmasına, bu suları kullanan orman ağaçlarının kurumasına, suların akış yönünün değişmesine ve bu sularla beslenen kaynakların da kurumasına sebep olacaktır. 

Yapılacak kanal, yol, tünel gibi inşaatlar ormanın bütünlüğünü bozacağı için  yaban hayvanlarının doğal yetişme ve yaşama alanları, çiftleşme, beslenme ve göç yolları zarar görecek veya tahrip edilecektir. 

Gerek yapım ve gerekse işletme sırasında doğacak sorunların denetim esasları ve denetim yapacak teşkilat net olarak belirlenmediği için yapılan faaliyetlerin denetimi mümkün olmamaktadır.

E.P.D.K Yatırımcı kuruluşlara İnşaat süresi olarak en fazla 40 ay gibi kısa süre vermektedir. Bu süre ÇED Belgesi, İmar Planı, Mülkiyet konuları (Orman-Hazine tahsisleri ve şahıs arazileri satışı yada kiralanması), İnşaat ruhsatı gibi izinlerin alınmasına yetmemektedir. Ayrıca HES Projelerinin 1000 m rakım ve üzerinde olduğu hesap edilecek olursa yıllık inşaat süresinin kısalığı yatırımcıyı çıkmaza sürüklemektedir. Bu nedenlerden ötürü yatırımcı gerek imar ve gerekse inşaat ruhsatı almadan inşaata başlayabilmektedir, bu da sınırlı olan kontrolün de dışında bir uygulamaya yol açmaktadır.

Özellikle coğrafi yapı nedeniyle inşaat esnasında çıkan pasanın depolanacağı alan bulunamamakta, bu hafriyat alanına ormandan izin verilememekte, 1000 m rakım ve üstü alanlarda özel mülkiyete konu sahaların da (ki bu alanlar da Toprak Yasası nedeniyle amacı dışında kullanılamaz) az olması nedeniyle istem dışı ya da istem içi olarak hafriyat yamaçtan atılmakta ve asıl korunması gereken dere vadisi doldurulup tahrip edilmektedir.

ÇED Belgesinin alınması kati projenin hazırlanması ve İmar Planına esas teşkil edecek avan projesinin hazırlanması için sondaj sahası (Yükleme Havuzu, Santral binası alanı ve Regülâtör Sahaları) ve sondaj ulaşım yollarına Orman İdaresi tarafından izin verilmesi gerekmektedir. Bu izinler verildikten sonra Orman İdaresi güzergahta bulunan ağaçları kesmekte, yatırımcı kuruluş yol inşaatı yapmaktadır. Daha sonra imar planı çıkmakta ve ÇED alınmaktadır. Bazı durumlarda imar planında ve ÇED sürecinde sorun yaşandığında arazi yüzeyi gereksiz yere tahrip edilmektedir.

Proje alanları  jeolojik, topoğrafik, iklimsel özellikleriyle sel ve heyelan gibi afetlere  karşı son derece hassastır. Doğaya olan müdahaleler bitki örtüsünün tahribinin (özellikle dik yamaçları tutan ormanların) yanında, dik yamaçlarda açılan yollar, taş ocaklarında yapılan patlatmaların yarattığı sarsıntılar, havzada eğim/anakaya/toprak ve su dengesini olumsuz etkileyecek veya yok edecektir. 

Boru veya kanal tipli HES projelerde binlerce ağaç yok  edilecektir. Projelerde kesilecek ağaç miktarları ve ekosistemin tahribatının maliyeti hiç dikkate alınmamaktadır. Kesilen ağaçların yerine yenilerini de yetiştirmek kısa vadede mümkün değildir. Tüm bunlar ormanın bütünlüğünün bozulmasına, toprağı koruyucu ve su üretici fonksiyonlarının yok edilmesine neden olacaktır.

EPDK ve DSİ Genel Müdürlüğü’nce gerekli izinler verilirken projeden etkilenecek halkın görüşleri sorulmamaktadır.

Proje yapılacak alanda  bütüncül havza esaslı analize dayalı planlama yapılmalıdır. Bütüncül havza planlamaları çeşitli meslek disiplinleri ve sektörel temsilciler, yerel yönetimler ve sivil toplum örgütlerini içine alarak oluşturulmalıdır.

HES projelerinin çevresel etkileri değerlendirilirken aynı akarsu üstünde yapılması planlanan projelerin toplam etkileri göz önünde bulundurularak ekolojik ağırlıklı bir değerlendirme yapılmalıdır.

HES uygulamalarının olumsuz etkilerinin minimize edilerek doğal ortamın ve hayatının korunması ancak ekolojik planlama, etkili denetim ve izleme çalışmalarıyla mümkün olacaktır. Yasa uygulayıcılarının ve sivil toplum ile yerel halkın proje başlangıcından işletme döneminin sonuna kadar gerekli önlemlerin alınması, çalışmaların izlenmesi ve kontrolünde etkili olarak görevlerini yerine getirmesi için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.

Projeler hazırlanırken yerel halk bilgilendirilerek görüşleri alınmalıdır. Böylelikle “ben yaptım oldubitti” zihniyeti sonucu yatırımcı firma ile doğasına ve çevresine duyarlı halk karşı karşıya gelmez.

Akarsu yatağına bırakılacak suyun belirlenmesinde ulusal bir yöntem geliştirilmelidir. Bu yöntem belirlenirken her akarsuyun kendi karakteristikleri ve çevresindeki ekosistemin özellikleri göz önünde bulundurulmalı ve bilimsel çalışmalara dayandırılmalıdır. Cansuyunun bırakılmasını ve zamanlamasını hangi kurumun kontrol edeceği ve yaptırım mekanizmaları netleştirilmelidir. İlgili kurum ve bağlı taşra teşkilatı yönetmelik ile yetkilendirilerek görevlendirilmelidir. Yöre halkının ve ilgili STK’ların da bu sürece dahil edilmesi gereklidir.

EPDK, DSİ Genel Müdürlüğü ve Orman Genel Müdürlüğü gerekli izinleri vermeden mutlaka ilgili yerel kurum ve kuruluşlara bilgi vermeli ve ilgili kurumlardan görüş istemelidir. İlgili merkezi ve yerel kamu ve STK’ların vereceği görüş dikkate alınmalıdır.

Proje Tanıtım Dosyaları ve ÇED çalışmaları ölçüme dayalı yapılmalı ve uygulanabilir tedbirler konulmalıdır.

HES projesi yapılacak derelerde su tespiti yapılmalı, halkın mevsimsel su kullanım miktarı belirlenmelidir. Bu oranlar proje dosyalarında bırakılması planlanan cansuyu miktarları ile karşılaştırılıp, ekosistem ihtiyaçları da -taşkın alanları ile birlikte- dâhil edilerek yeterliliği sorgulanmalıdır.

Söz konusu işler kapsamında DSİ ve şirketler tarafından karşılıklı imzalanmış olan Su Kullanımı Hakkı Anlaşmasında şirket yükümlülükleri başlığı altında belirtildiği şekilde :

“Hidroelektrik enerji üretim tesislerinin fizibilite raporu kapsamında olabilecek yetersiz etüt ve değerlendirmelerden dolayı ileriki safhalarda hidrolojik, jeolojik, teknik, çevresel, sosyal ve ekonomik yönden oluşabilecek her türlü olumsuz sonuçtan ve inşa edilecek tesisler ve yerleri ile ilgili olarak olumsuz bir durumun ortaya çıkması halinde yalnızca şirket sorumludur” ifadeleri gereğince HES inşaatları kapsamında ilgili firmalarca her türlü önlem zamanında alınmalı ve denetimi ilgili kurumlar tarafından takip edilmelidir. Yatırımcı Firmaların Su Kullanım Hakkı Anlaşması’nda belirtilen sorumluluklarının eksiksiz biçimde yerine getirmesi için gerekli mekanizmaların hayata geçirilmesi gereklidir.”

HES projelerinden etkilenebilecek olan tarihi, kültürel ve doğal varlıklar  belirlenerek Bölge Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurullarına bildirilmelidir.

İşte Çanakcı’da yapılan “HES’e HAYIR” mitingi, tüm bu yazdıklarımda belirtilen olumsuzlukların neticesidir.

Başta Çanakçı Belediye Başkanı Tuncay Kasım ve Giresun STK larında etkili isim Birsen Bilge olmak üzere bu mitingi hazırlamada emekleri olan tüm çevreci arkadaşlara ve katılımcı hemşerilerimize büyük teşekkür ederim.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.