İki Mustafa’yı anlamak…
Günümüz Türk ve dünya Müslümanlarının İslam’ın istediği bir hayat tarzını yaşamaktan uzak kalmalarının birinci sebebinin iki Mustafa’yı (Muhammed Mustafa ve Mustafa Kemal Atatürk) tanımamaları ve anlamamalarıdır.
Rahmetli Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, bu düşünceyi Televizyonda ilk defa dillendirdiğinde ne anlama geldiğine ilk anda karar verememiştim. Sonraki açıklamalarında ve Mustafa İslamoğlu’nun “Üç Muhammed” adlı kitabını okuyunca daha da hak verdim.
Bu yazımda “Üç Muhammed”i anlatmaya çalışacağım.
İnsanlar sevdiklerini çoğu zaman aşırı yüceltirken, sevmediklerini de en aşağılara indirirler. Bu arada kişilerin gerçek kişilikleri, yaptıkları, örnekliği, hedefleri, düşünceleri bu iki tasavvur (canlandırma) arasında kaybolur. Aşırı yücelticilerin ve indirgemecilerin söyledikleri zihinlere yerleştirilir. Dahi kişilikler, bu iki gurubun tartışmalarıyla zihinlerde değer kaybına uğrarlar. Neticede toplumlar kişiler üzerine yapılan olumsuz tasavvurlardan büyük zarar görürler. Gerçek değerler üzerine tasavvur yapan toplumlar yükselirken, diğerleri ya yerinde sayarlar ya da yükselenlere biat ederler.
Bu konuda Türk ve İslam dünyasında iki isim öne çıkar. Biri İslam Peygamberi Hz. Muhammed Mustafa, diğeri ise Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk’tür.
İslam dünyasında üç Muhammed tasavvuru vardır.
1- Aşırı yüceltmeci Peygamber tasavvuru
2- Aşırı indirgemeci Peygamber tasavvuru
3- Kur’an Peygamberi
Aşırı yüceltmede: Kur’an, akıl, irade, mantık, bilgi, bilinenler devre dışı bırakılmış, yerini mitoloji, hayal, geçmişteki efsaneler, Peygamberin gerçek misyonu bir tarafa bırakılarak; ırki ve insani niteliklerinin, bedeni atıklarının, cinselliğinin, diğer Peygamberlerinin mucizelerine karşı mucize aranması (güneşin batıdan doğması, ayın yarılması, Hz. Ebubekir’in yılan sokan ayağını tükürüğü ile iyi etmesi, hicretin başlangıcında saklandıkları mağaranın kapısına örümceğin ağ örmesi gibi) Miraç’ta Allah’la görüşmesi, Peygamber’e bir defa salat-u selam getirenin günahlarının af olunacağı, Kur’an ayetlerinin aşırı yüceltmeye uygun yorumlanması, Hadis uydurmalar, (Sen olmasaydın alemleri yaratmazdım) gibi yakıştırmalar; Allah’ın kul ve elçi dediği Hz. Muhammed’i, insan üstü bir varlık olarak gösterilme çabası. Neticede Peygamberin insan hayatından dışlanmasına sebep olmuştur.
Aşırı indirgemeci Peygamber tasavvuru: Genelde batılı oryantalistlerin ve Hint düşünürlerinin ortaya attığı iftira ve yakıştırmalardır. Ana kaynakları uydurma hadislerdir. Bu uydurma hadisleri Peygamber söylemiş gibi anlatarak İslam Dinini ve onun Peygamberi Hz. Muhammed’i küçük düşürme, kendi dinlerini yüceltme peşindeler.
Halbuki Allah Kur’an’da (Ali- İmran 19. Ayet): Kuşkusuz Allah katında din İslam’dır. Yani bütün İlahi dinler İslam üzeredir. Hz. Musa’ya gelen dine Musevilik, İsa’ya gelene İsevilik (Hıristiyanlık) demişler. Buna benzer bizim dinimize de Peygamber adına göre Muhammedilik, mensuplarına da Muhammedi denmemiştir. Hz. Muhammed İslam’ın kurucusu değildir. Dinimizin adı İslam, mensuplarına da Müslüman denir. İslam, bütün Peygamberlerin tebliğ ettiği dinin adıdır. Son Peygamberi de Hz. Muhammed’dir.
Bizde de son zamanlarda batılı oryantalistlerin etkisiyle, “Din Kur’an’dır”, diyerek Hz. Muhammed’i ve O’nun sünnet ve hadisleriyle yaşayan bir dini, yok saymaya kadar götürüyorlar.
Peygamberimizin üç önemli görevinden biri Kur’an’ı tefsir etmektir. Hadisler, Kur’an tefsirleridir. Kur’an’da yer bulamayan sözler, ne kadar hadis denirse densin hadis zaten olamaz. Bilhassa Emevî döneminde idare edenlerin yanlış uygulamalarına kılıf hazırlamak ve halkı susturmak için hadis uydurmuşlardır. İşte bu uydurulan hadisler, İslam düşmanlarınca elçi Hz. Muhammed’i küçük düşürmek için ciltlerce kitap yazmışlar yazdırılmışlardır. Kur’an’cı’ların bu yanlıştan dönmeleri ve Kur’an’ı anlayıp yaşamaları gerekir. Kur’an’ı en iyi anlayan ve yorumlayan Elçi’nin söylediklerini yok saymak veya yok sayanlara uymak, Müslümanın işi değildir.
Şimdi Kur’an’ın Peygamberini özetle tanıyalım.
Kur’an’i Peygamber: Peygamberi atayan Allah’tır. Dolayısıyla en iyi tanıyan da O’dur. O tanıdığı Peygamber’i Kur’an ile de tanıtmıştır. Peygamber nezdinde model insanı da tanıtmıştır.
Kur’an Peygamber Hz. Muhammed’i insan üstü bir varlık olarak hiç göstermemiştir. Hep “Abduhu ve Resulü” demiştir. Yani, sizin gibi bir kul ve elçi.
“Sen, muhteşem bir ahlak üzeresin.” (Kalem suresi 4.ayet)
“Alemlere rahmet olarak gönderilmiştir.” (Enbiya suresi 107. Ayet)
Örnek bir insan olarak yaratılmış, yaşayışında hep model insan olmuştur. Bakara suresi 143. Ayette Allah: “İşte böylece sizin dengeli bir ümmet olmanızı istedik ki, insanlığa örnek ve model olasınız ve Resul de size örnek ve model olsun.”
Peygamberlik görevi verilirken, normal insandan farklı bazı yeteneklerle donatılmıştır. Görev amaçlı bu yetenekler: Verilen mesajı (vahiy) alma. Alınan ilahi mesajları eksiksiz iletme. (Tebliğ) İlahi mesajları açıklama. (Beyan-tefsir) İnsanları Kur’an-i Hayata yaşamaya davet etme. Gelen mesajları yaşayarak öğretme, (örneklilik) Kalbi her türlü kirlilikten arındırma önemli görevlerindendir.
Son sözü, Mustafa İslamoğlu’nun “üç Muhammed” adlı eserindeki son söz ile bitirelim.
“Kur’an’ın bak dediği yerden bakanlar da onu ‘üretmek’ için çaba harcarlar. Kur’an’da Onu, Onda Kur’an’ı görürler. Onu Kur’an’la, Kur’an’ı Onunla tanırlar. Kur’an’a Onun aynası, Ona Kur’an’ın aynası gibi bakarlar. Çünkü onlar, Onun Risalet mirasına ihanet etmekten korkarlar.
Not: “Üç M. Kemal Atatürk” bir sonraki yazımda olacak.