Rezilliğin son perdesi
(1)
Yıllar önce; Türk Kıbrıs’ta Yunus Emre Enstitüsü’nün kurulmasıyla ilgili iki çift lâf etmiştik.
Enstitü’nün “misyon ve vizyonu”nda“ özetle “Türk kültür mirası ve dilini yabancılara öğretmek” takdimi yapılıyor.
Kıbrıs Türkü 300 yıl geldiği topraklarda, 450 yıldır da fermânı padişahî ile “mecburi iskân” edildiği topraklarda Türkçe konuşmaktadır.
Yâni Yunus Emre’nin vefatından itibaren geçen 750 yılı zaten “öz” Türkçe konuşarak ve yaşayarak geçirmiştir.
O halde Türk olmayan ülkeler varken bu enstitünün Kıbrıs’a kurulmasına neden ve niçin lüzum hâsıl olmuştur?
İşte bu Yunus Emre Enstitüsü ve TİKA, Kıbrıs’ta yine gündem oldu.
Haber şöyle;
“Cumhuriyet Meclisi binasının bahçesine, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) katkılarıyla yapılan, Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, Kıbrıslı Türklerin Varoluş Mücadelesi Lideri Dr. Fazıl Küçük ve Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’ın büstlerinin açılışı bugün düzenlenen törenle yapıldı.
Törene Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Cumhuriyet Meclisi Başkanı Zorlu Töre, Başbakan Ünal Üstel, Yüksek Mahkeme Başkanı Narin Ferdi Şefik, 2’nci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, T.C. Lefkoşa Büyükelçisi Metin Feyzioğlu, Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanı (KTBK) Tümgeneral Sezai Öztürk, Güvenlik Kuvvetleri Komutanı (GKK) Tümgeneral Zorlu Topaloğlu yanında bakanlar, milletvekilleri, muharip dernekler ve vatandaş da katıldı”.
Yâni katılmayan yok.
Ama kimse kalkıp da “Yahu bunlar kim? Bu büstler kimseye benzemiyor” demedi.
Bunun, Denktaş’ın kafasına sıkılan ikinci kurşun olduğunu yazmıştık.
(https://www.turkishnews.com/tr/content/2023/01/13/dsenktasin-kafasina-ikinci-kursun-huseyin-mumtaz/)
Maketlerin müsebbibi Cafer Potinci eleştiriler üzerine dedi ki; “Benim atölyemde sizlere yetecek kadar çamurum var. Daha iyisini ben yaparım diyorsanız gelin heykel çamurunuz benden olsun.”
Bence o efendi, heykel-büst değil ismine uygun olarak potin yapsın…
Alsın o çamurları da…potinlerine sürsün.
(2)
Türkiye’den Kuzey Kıbrıs’a Din İşleri Dairesi Başkanı olarak atanan Prof. Dr. Ahmet Ünsal’ın, bir seminerde söylediği sözler ülkeyi karıştırmış.
Ünsal, Türkiye Lefkoşa Büyükelçiliği Din Hizmetleri Müşavirliği kuruluşu ‘Hala Sultan Aile ve Gençlik Merkezi’ (HAGEM) tarafından, Mağusa’daki Polat Paşa Cami’de düzenlenen seminerde şunları söylemiş:
“İnsanlar niye evlenir? Çoğalmak için. Dolayısıyla bir kadın kocasının yatak davetine icabet etmek zorundadır. Yani, ihtiyacı karşılanacak. Bazıları evleniyorlar, bir sene geçiyor, iki sene geçiyor, üç sene geçiyor çocuk yok. Niye yok? Kedimiz var. Olur mu ya? Evlenmenin sebebi çoğalmak. Elalemin kızı, elalemin oğlu sana neslin üresin diye helal kılınıyor. Keyif yapasınız diye değil.”
Bu adam kendini Güney Amerika’da filan mı zannediyor?
Gelmeden Kıbrıs’la, Kıbrıs Türkü ile ilgili hiçbir şey okuyup, öğrenmedi mi?
Belli ki öğrenmemiş.
Eskimolarla konuştuğunu zannediyor.
Kıbrıs’a neden Türkiye’den din adamı geliyor?
Kıbrıs’ta imam mı yok?
Neden onlardan birisi Kıbrıs Müftüsü olmuyor?
Neden KKTC Hükümeti Kıbrıs Müftüsü atayamıyor da dışarıdan geliyor?
“Din İşleri Daire Başkanı” ne demek?
Türkiye Lefkoşa Büyükelçiliği’nde neden bir de “Din Hizmetleri Müşavirliği” var?
Neden onun da alt kuruluşu ‘Hala Sultan Aile ve Gençlik Merkezi’ (HAGEM)’e ihtiyaç duyuldu?
Bu nasıl bir ülke?
Dışarıdan gelenler Kuzey Kıbrıs Türkü’nü ne zannediyorlar?