Dolar 18,8832
Euro 20,0529
Altın 1.103,57
BİST 5.197,44
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 15°C
Çok Bulutlu
İstanbul
15°C
Çok Bulutlu
Sal 11°C
Çar 10°C
Per 10°C
Cum 11°C

Zeytin, Yasemin ve Kıbrıs

Kasım 22, 2022 8:35 am
129

Sedat Ergin,  Kıbrıs’tan bahseden (19 Kasım 2022, HÜRRİYET) yazısında diyor ki;

“Gündüz mitinglerde (2005) ‘tumba’ sloganlarını dinledikten sonra bir şey dikkatimi çekiyor. Akşamları hazır bulunduğum yemekli sohbetlerde, gündüz aralarında kıyasıya rekabet eden UBP’lilerle karşı çizgideki TKP ya da CTP’lilerin, hiçbir şey olmamışçasına aynı masada oturup gülüp eğlenerek, şakalaşarak sohbet etmelerine tanıklık ediyorum.

Ve Türkiye’den gelen biri olarak bu duruma şaşırıyorum o zaman.

Şaşırıyorum, çünkü Türkiye’de genelde siyasete hâkim olan gerilim ve çatışma kültüründen sonra Kıbrıs’ta karşıma çıkan tablo beni bambaşka bir dünyaya taşıyor.

***

Bu farklılığın kökenleri, nedenleri üzerine, ada kültürünün etkisi de dahil olmak üzere çok şey yazılıp söylenebilir. Ancak temel bir tespitten yola çıkarsam, Kıbrıslı Türkler arasında ‘anavatan’dan çok farklı bir iklimi yansıtan, insani ilişkilerin siyasi görüş ayrılıklarının üstüne çıktığı, çatışmadan beslenmeyen mutedil bir siyasi kültürün varlığı beni hep etkilemiştir.

Kıbrıs Türk Toplumu’nun aslında en önemli kozunun canlı, güçlü bir demokrasi geleneğini 1974’den bu yana istikrarlı bir şekilde sürdürmüş olmasına karşılık, nedense bunun Batı demokrasilerine bir türlü anlatılamamasına hep hayıflanmışımdır.

Demokratik kurumların yanı sıra, birbirine tahammül, siyasi rekabetle birlikte diyalogun, dostane ilişkilerin sürdürülebilmesi, köprülerin atılmaması sağlıklı bir demokrasi için ne kadar kuvvetli hasletler…

Bu arada, tam 41 yıl sonra Kıbrıs’ta benzer bir tabloyu karşımda bulunca yine şaşırmayayım mı?”

Yıllar önce Trabzonlu bir dostum Kıbrıs dönüşü bana heyecanla anlatıyordu; “Abi Kıbrıs’a gittim. Giresun’lularla, Vakfıkebir’lilerle, Beşikdüzü’lülerle, Tonya’lılarla köylerinde görüştüm, çay içip uzun uzun sohbet ettik, sonra döndüm, Kıbrıs çok güzel bir yer” dedi.

“Oğlum” dedim, “Sen Kıbrıslılarla görüşmemişsin ki Kıbrıs’ı tanıyasın. Güzel mi çirkin mi bilemezsin ki!”.

Kıbrıs’taki kısıtlı-belli çevrelerle görüşüp dönenler Kıbrıs’ı gördüklerini zannediyorlar.

Aynı Sedat Ergin gibi…

“Her şey dahil” otellerde olduğu gibi.

“Casino”lu o otellerde “her şey dahil” ise neden dışarıya çıkasın ki?

Cuma akşamı gidip, Pazartesi sabah dönüyorsan, Kıbrıs’ı görmüş mü oluyorsun?…

O halde Kıbrıs’ı size ben anlatayım.

Kıbrıs’ın en güzel yeri Lefkoşa’da hasır sandalyelere oturarak tahta masalarda kahve içilen Büyük Han’dır.

Hasır sandalyede oturmanın da bir adabı vardır.

Bir kişi üç sandalyede oturur. Önüne koyup arkasını çevirdiği sandalyenin alt dayanağına ayağını uzatır, yanına alıp çevirdiği sandalyenin arkasına dirseğini koyar, üçüncüsüne de oturur.

“Con mu, Mehmet Efendi mi?” diye sorarlar sade kahveyi istediğinizde.

Yerliler ille (Türkiye’den gelen) “Mehmet Efendi” derler, misafirler ise (yerli yapım) “Con”.

Kıbrıs’ın en güzel şehri ise Girne’dir.

İdi.

Uzun bir süredir ise en karanlık şehridir.

Fizîken ve ruhen.

Fiziken öyledir, çünkü karanlık çökünce her yer karanlıktır, ışıklar yakılmaz. Sokaklar, yandaki dükkânların vitrin ışıkları ile aydınlanır.

Şehirlerarası yollarda ise o da yoktur.

Gece her yer Afrika ormanları gibidir.

Tasarruf diyorlar.

Elektrikten yapılıyor güya tasarruf ama karanlıktan doğan trafik kazalarından bir türlü yapılamıyor!

Fiziken’i anlattık madem, ruhen’e gelelim.

Gündüz kaldırımda yürürken karşıdan gelen 10 kişiden 8’inin yüzünü görünce ruhunuz kararır.

Kıbrıs zeytin mi kokar yoksa zeytin ağaçları Kıbrıs mı?

Şüpheliyim.

Ama…

“Önde zeytin ağaçları arkasında yâr/ Sene 1946/ Mevsim Sonbahar”ın yazarı Bedri Rahmi’nin, Kıbrıs’ı ve zeytinleri görseydi bu satırları başka türlü yazacağından eminim.

Ama…

Yaseminler sakın alınmasın; yaseminler Kıbrıs kokar, Kıbrıs hep yasemin kokar.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
Ocak 10, 2023 7:27 am
Ağustos 1, 2022 5:00 am
Ağustos 1, 2022 5:02 am
Ağustos 11, 2022 4:39 am
Ağustos 1, 2022 4:58 am
Ağustos 21, 2022 8:11 am
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.