İstanbul; Dönüşü Olmayan Bir Ayrılık Acısı
‘’İstanbul’’ kelimesinin özel bir ad-isim olduğu tartışılmaz bir realitedir.
Fakat bu, kocaman, büst büyük ve yahut da ülkemizdeki hem ‘’en’’ ehemde çok büyük bir Vilayet durumunda olan ve de şu an için dünyanın tabiri caizse de ‘’Gözbebeği’’ konumunda olduğu da araştırmalar sonucu kesinleşmiş olan işte bu güzelim il hem şiddetlimi şiddetli heyecan hem acı mı acı gerçekler ve de burada yaşanmış olan dramatik olaylara sahip olduğu ise aşikardır.
Adı gibi kendisi de heybetli haldeki bu il, ülkemizin en kalabalık, bazı ülkeler arasında adı geçince de az önce de bahsi geçtiği gibi nüfus açısından bu birtakım ülkeleri yarı yolda bırakan bir ayrıntı ya da sahiptir.
Bu ilimizde şahsım olarak bana göre yargıya varmış olduğum şöyle de bir özellik söz konusudur ki; ’’İstanbul’da insan çok fakat konuşmaya insan yok’’. İşte bu özelliğin girişiyle bitişi arasında kuvvetli bir çelişki söz konusudur. Lakin söz çok doğru bir sözdür. Yani bahsi geçen bu vilayette nüfus çok kalabalık, şu an içinde ortalama 15 milyon civarlarında. Amma bu görkemli ilimizde, herhangi bir caddesinde ya da sokağın dada bu sözden anlaşılmakta olduğu gibi, anlatılmak istenilen şeyde işte bu dur ki; herkes zorunlu olan yaşam, hayat, geçim, gelecek koşullarını idame ettirebilmekle meşguliyet içerisinde bulunur haldedirler. Bu şahane, görkemli ve de gizemli haldeki ilimize ayrı bir perspektiften bakılacak olursa eğer, bunun en basit örneği ise Edip Akbayram’ında seslendirmiş olduğu gibi ‘’ Bekle Bizi İstanbul’’, artık şarkı artık türkü artık vs vs aklınıza da ne-neler geliyorsa.
Ben bahsi geçen bu konuya da kendi açımdan bakacak olursam da eğer, bu koca il’in adı olan ‘’İstanbul’’ terimini düşündüğüm, işittiğim ya da okuduğum veyahut da aklıma geldiği her süre zarfında, düşünmek tende kendimi asla ve de asla alıkoyamadığım bu akustik, dramatik, bilimsel, sanatsal, görsel yani açıkça en belirgin olan durumdaki işte o şeyde; Dönüşü Olmayan Bir Ayrılık Acısından İbarettir.
Saygılarımla, hoşça kalınız…!